7 Kasım 2015 Cumartesi

Mum

  Ne kadar küçüğüz aslında. Masada yanan mumun alevinin sebep olduğu duvardaki gölgemi görüyorum. Biz küçüğüz ama o kadar basit gölge oyunlarıyla kendimizi büyütüyoruz ve diğer salaklara inandırıyoruz ki, kendimiz de o salaklardan olduğumuz için kendimiz de inanıyoruz ve fark etmeden kendimizi gölge sanmaya başlıyoruz. Bakıyoruz gölgenin gözünden asıl biz olan kendimize. Böylece kendi kendimizi küçük görmeye başlıyoruz. Farkına bile varmadan yıllarca bir gölge olarak yaşamını sürdürüyor çoğumuz. Ve sonra, bir gün biri geliyor, ve o mumu üflüyor.

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Bakış Açısı

 Hayatımıza giren herkesin bir görevi olduğuna inanıyorum. Öyle rastgele insanlarla tanışıp bir şeyler paylaşmıyoruz. Durumu tabii ki kadere bağlamayacağım. Bizde eksik olan bir şeye sahip olan birileriyle oluyoruz mesela, enerji gibi bir şey. Sende zaten var olanı neden arayasın ki. Bizde olmayana sahip olan adamlara/kadınlara aşık oluyoruz.
  Bizde eksik olana sahip olmayı bırak, bizdekileri bile anlayamayacak insanlar varsa hayatımızda mesela, onları hep yanımızda istiyorsak engel olunamayacak bir şekilde, ama bu bizi mutlu da etmiyorsa, belki de görevleri başka bir şeye vesile olmaktır. Bakış açısını bu yöne çevirirsek daha mutlu olur muyuz dersiniz?

9 Nisan 2015 Perşembe

Çığlık Çığlığa


 Beklenmedik bir cümle, beklenmedik şeyleri sorgulamaya sebebiyet verebiliyor. Tek bir soru sordu ruhu da kendi kadar güzel olan kadın sahnede, "..unutacak mıyız?" dedi önce, sonra bağırdı, "unutunuz mu?" diye. Sonra yine kendi cevapladı, "tabii ki hayır, hiç unutur muyuz".
 Çığlık çığlığa haykırdı sonra...

 Hayatımıza girenlerin, gidenlerin, kalanların bir önemi yok.
 Kime karşı ne hissettiğimizin bir önemi yok.
 Unutup unutmamanın bir önemi yok.
 Yanında kim var? Önemi yok.
 Sadece biri var, hep içinde olan, kalan.

25 Şubat 2015 Çarşamba

23

 Şimdiye kadar doğum günlerim hep umut ve hayal kırıklığı kelimeleriyle birdi benim için. İkisiyle birden ama. Kutlamaları ise sevip sevmediğime hiçbir zaman karar veremedim. Kutlanmalı aslında, çünkü kişiye özeldir doğum günü. Fakat aynı zamanda da kutlanmamalı kanımca, çünkü mevzu doğum günü olunca doğan şahıs belki o an başka bir yerde olmak isteyen onca insanı zorla yanında tutan, üstüne bir de gülümsetip mutlu taklidi yaptıran şahıs haline geliveriyor benim gözümde. Her yıl yaşadığım burukluğun, tat alamayışın sebebi bu olsa gerek.

18 Ocak 2015 Pazar

Fakat Müzeyyen...



Mesela, Müzeyyen gibi kadınlar olmayı beceremeden, Arif gibi adamlar istiyoruz yanımızda. Ariflerin bizi sevmemesindeki nedeni hiç kendimizde aramıyoruz. 
Fakat, Müzeyyen olmak da öyle kolay iş değil. Sen Müzeyyen olamazsın, hayat seni Müzeyyen yapar. Bunun için tecrübe, yaşanmışlık, çokça da acı lazım. Sen daha bir yaşanmışlık edinmeden bir Arif istiyorsun. Gelse ne yapacaksın ki? Onunla aynı dili konuşamayacaksın bile. Anlayacaksın belki ama, sadece bu. Arifler yanlarında bir kadın isterler, bir kız çocuğu değil. Zaten babalık yapmayı da beceremezler. Bu yüzden Müzeyyen gibilerini seçerler. Müzeyyenler de onları hakeder zaten.
Yalnız, Müzeyyenler de ne istediklerini hiç bilemezler ki. Yani, bilirler de aslında, o kadar iyi bilirler ki, karşılarındaki yaptığı en ufak hatada kaybeder şansını.
Eh, şimdi bakalım duruma, Arifin sevgisini hissedebilmek için Müzeyyen olmak gerek. Müzeyyen olabilmek için de seni pervasızlaştırmış, törpülemiş bir hayat gerek- ki o kadar acıdan sonra sevgilerin en büyüğünü, en gerçeğini bile hissedemeyecek, isteyemeyecek duruma gelmek demektir bu.
Nasıl boktan bir iş peki bu?

16 Ocak 2015 Cuma

Müzik, Hayat Kurtarır

 Bunun bir hata olduğunu biliyordu kadın. Ama bilmediği bir sebeple ve bilmediği bir şekilde gittikçe kendini kaybediyor, kapılmaya başlıyordu. Kocaman umutsuzlukların arasından kendine bir umut ışığı yakmayı başarıyordu. Geçmişten ders almayı hiç beceremezdi zaten. Sonunu biliyordu aslında, olacakların farkındaydı. Ama gözlerini kapatmayı tercih etti. Görmek istemedi. Herkesin bildiği son gelince sustu, öldü. Bir kez daha. Geçen sefer tutunduğu dalları aradı, bulamadı. Sonra fark etti, tek kurtarıcısını gördü. Dört elle sarıldı ona. Hiç bırakmamaya yeminler ederek. Ve kurtuldu. Bir kez daha. Bu, öyle sihirli bir şey ki.

10 Ocak 2015 Cumartesi

Saygıyla...




Hem senin gibi aşık, hem senin gibi sanatçılara ihtiyacımız var. 25 yıl olmuş seni kaybedeli. Yolumuza ışık tutacak, sapmamamızı sağlayacak senin gibilere ihtiyacımız var.
Saygıyla, sevgiyle ve özlemle...