17 Şubat 2016 Çarşamba

Yolculuk

Kulaklıklarımı takmıştım, bir şarkı anca bitti ki bir baktım gelmişiz. Halbuki benim hatırladığım bu yol nasıl uzundu, neler sığdırırdık biz bu yola, neler konuşurduk. Ömrümüzün demeyelim de, gençliğimizin en büyük umutları ve mutlulukları belki de o yola sıkışmış durumda. Sıkışmış diyorum çünkü o yol nasıl küçücük bir zaman dilimiymiş. Küçük boy bir valize bir ömürlük eşya koymak gibi, gideceğin her yere sürüklemek üzere. Elimizde büyük zamanlarımız, büyük valizlerimiz olsaydı acaba içine neler koyardık diye düşünmeden edemiyorum. O zaman geçti, büyüdük. Şimdi elimizde kocaman valizlerimiz var, içlerinde ne var peki? Açıp baksak gördüklerimizden memnun kalır mıyız? İçine sıkıştırılmış mutluluklar olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Ben o küçük valizin içini açtığımda mutlulukla karışık bir hüzünle doluyorsam, daha güzelini daha büyüğünü yaşamamışız, yaşayamamışız demektir. Benim sıkıştırılmış olmasa da serpiştirilmiş umutlarım var, sen neler attın hiç bilmiyorum. İkimiz de zaman zaman bir şeyler atıp kaçıyoruz onu da çok iyi biliyorum. Ama kapağı açıp birlikte bakmayı bile beceremezken, içini birlikte doldurmak mümkün değil. Yola çıkaracağımız kocaman valizlerimiz var ellerimizde, kocaman zamanlarımız. Ne yapacağız bu zamanları?

16 Şubat 2016 Salı

Temel Reis

  Güçlü olmak bir insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri bence.Güçlü olduğunuzda- ya da güçlü durduğunuzda- insanlar her istediklerini yapıp her istediklerini söyleyebileceğini ve sizin asla canınızın yanmayacağını düşünüyor.Sonra sizin adınıza adım atmaya, karar vermeye kalkıyorlar. Nasılsa güçlüsünüz ya, ters tepse bile acıtmaz zaten. Hani acıtsa bile-imkansız ama yinede bir ihtimal tabi- işin içinde zaten etkilenecek bir kendileri yok ki. Bunu böyle bilen insanlar güçlü olmanın-durmanın ne demek olduğunu hayal bile edemeyeceğinden bilmedikleri ve hiç bir zaman bilemeyecekleri bir şey var ki, güçlü insanların zayıf noktaları ölümcül olur, ıspanak yiyince iyileşmez.