Kulaklıklarımı takmıştım, bir şarkı anca bitti ki bir baktım gelmişiz. Halbuki benim hatırladığım bu yol nasıl uzundu, neler sığdırırdık
biz bu yola, neler konuşurduk. Ömrümüzün demeyelim de, gençliğimizin en büyük
umutları ve mutlulukları belki de o yola sıkışmış durumda. Sıkışmış diyorum
çünkü o yol nasıl küçücük bir zaman dilimiymiş. Küçük boy bir valize bir
ömürlük eşya koymak gibi, gideceğin her yere sürüklemek üzere. Elimizde büyük
zamanlarımız, büyük valizlerimiz olsaydı acaba içine neler koyardık diye
düşünmeden edemiyorum. O zaman geçti, büyüdük. Şimdi elimizde kocaman
valizlerimiz var, içlerinde ne var peki? Açıp baksak gördüklerimizden memnun
kalır mıyız? İçine sıkıştırılmış mutluluklar olmadığını rahatlıkla
söyleyebilirim. Ben o küçük valizin içini açtığımda mutlulukla karışık bir
hüzünle doluyorsam, daha güzelini daha büyüğünü yaşamamışız, yaşayamamışız
demektir. Benim sıkıştırılmış olmasa da serpiştirilmiş umutlarım var, sen neler
attın hiç bilmiyorum. İkimiz de zaman zaman bir şeyler atıp kaçıyoruz onu da çok
iyi biliyorum. Ama kapağı açıp birlikte bakmayı bile beceremezken, içini
birlikte doldurmak mümkün değil. Yola çıkaracağımız kocaman valizlerimiz var ellerimizde, kocaman
zamanlarımız. Ne yapacağız bu zamanları?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder